20 Ekim 2010 Çarşamba

Eyvah Tuvalet Eğitimi

İtiraf etmeliyim bu konu son iki yıldır hayatımızın en ciddi sorunu idi. Kızımdan daha çok beni strese sokan, sanki hiç başaramayacakmışım duygusuna kapılmama sebep olan en büyük meselemizdi. Bu eğitim çocuğunuzun gelişiminde büyük bir adım ve tabiiki bu eğitimi veren kişi için de aynı ölçüde heyecan ve stres yaratan bir durum.
Hala sıcak yaz günlerindeyiz ve bu eğitime bu aylarda başlamayı planlayan anneler için bu yazım umarım yol gösterici olabilir.

İlk olarak size bir başarısızlık öyküsü… Yani İlk denememiz, yani 29. ayımız. Tuvalet eğitimini tatil dönüşüne bırakmıştım, evde bütün hazırlıklar tamamdı. Müzikli oturağımız, Disney prensesleri ile süslü klozet aparatımız, alıştırma külotlarımız, halılarda arındırılmış serbest sahalarımız. İlk 1 hafta kolaydı aslında, zamanında haber veriyordu ve kazalar çok nadir oluyordu. Bir tek büyük tuvalet kontrolümüzde sorun vardı ve oturma süresinin uzunluğuna henüz hazır değildi kızım. Ancak her şey iyi gidiyor derken, 10. günden sonra işler tamamen değişti.

Kızım bu işten ciddi halde sıkılmıştı ve artık oyunun bitmesini istiyordu. “Ben abla olmak istemiyorum, bez bağla” diyecek kadar tepkisini dile getirdiyse de ben hala bir umut çabalarımı sürdürdüm. Bu çabam evin her köşesine bırakılan protesto işaretlerini temizlemekten başka işe yaramayınca pes ettim.

Sonra pek çok kez bu konuyu gündeme getirdiysem de, kısa süreli denemelerle, tuvaleti özendirici örneklerle, rengârenk külotlarla durumu süslediysem de bu kızımı ikna etmek için yeterli olmadı. Bende artık peşini bırakmıştım. Kızımın buna hazır olamayabileceği aklımın ucundan geçmiyordu, kızım tembel davranıyordu dahası tüm hata ve başarısızlık bendeydi.

3. yaş günümüzden kısa bir süre sonra ilk defa bu talep kızımdan geldi. Tuvaletini haber veriyor ama bezden de vazgeçmiyordu. Eğitimin temelleri ilk kez kızım tarafından atılmıştı ve bu sefer bende buna geçici bir heves olarak baktığım için pek stres yaratmadım açıkçası. Sonra kızımı bez rahatsız etmeye başladı, külot istekleri gündeme geldi, sonra gece bez bağlamalarımıza da biraz gayretle son verdik ve neticede bu kez bu eğitimi başarıyla tamamladık.

Şimdi gelelim bu süreçte belki bu fikrin hazırlanmasına katkıda bulunmuş olabilecek sebeplere. Öncelikle en çok gitmek istediği yerleri hedef olarak belirledik. Mesela hayvanat bahçesi ve AVM deki oyun parkı...Oralara bez ile girilemiyordu(!), ama bezi bıraktığımız gün ilk iş hayvanat bahçesine gidip kapıdaki görevliye bizim bezimiz yok artık girebilir miyiz? diye soracaktık ve bunu yaptık da. Tabii görevlinin bizimle iş birliği yapması biraz zaman aldı. Bu pembe yalanlar bizim işimizi kolaylaştırdı yani.

Diğer uyguladığımiz yöntemlerden biri de bez standartlarını bir nebze aşağıya çekmek oldu. Daha az emici ve biraz da kilosuna göre dar bir bez onun durumdan biraz rahatsız olmasını sağladı.

Çok sabırlı ve temkinli olmanızı 3-4 denemenin sonunda başarabilmiş bir anne olarak ayrıca öneriyorum. Başlarda çok sık tuvalete gitmek isteyebiliyorlar. Gün içinde her 20 dakikada bir bile olabilir bu durum, bazen bir kaza sonrasında üzerini değiştirip arkanızı döndüğünüz an yeni bir kaza durumu da yaşayabilirsiniz. Zamanla tutma süresi uzuyor ve normale dönüyor. Tabiiki sabır kadar özveri de gerekiyor, sabahın ilk ışıklarında ok gibi yataktan fırlamak yada bir AVM’de tuvalete yetişmek için maraton koşmak gibi. Ona tuvaletini haber verdiği her an destek olmanız gerekiyor.

En çok da kazalara karşı doğru davranış biçimi belirleme kısmı zor. Her çocuğun doğası farklıdır. Kitaplarda bu tür kazaları çok yumuşak karşılamamanız vurgulanır. “Çocuğu kesinlikle aşağılamayın ya da alay etmeyin ama fazla hoşgörülü de davranmayın”; “Bu seferlik seni anlayabiliyorum ama bir daha olmasını istemiyorum” gibi kesin cümleler kurmayı öğrenmiştim kitaplardan. Bu tutumlarım benim kızımda kesinlikle ters etki yarattı. Hatta birkaç kazadan sonra bana bez bağla diye isyanlara kadar vardı sonucu. Kendi çocuğunuzu en iyi siz tanıyorsunuz, nabzı da şerbeti de belirlemek size kalmış. Son denememizde tutumumda da değişiklik yaptım, bu tür kazaların bazen olabileceğini, üzülmemesini söyledim her seferinde. “biliyorum ki tuvalete yetişebilirsin, bunu başarabilirsin, ama bugün çok yoruldun ya da derin uyuyordun sanırım o yüzden bu kaza oldu”gibi yumuşak tonda telkinler benim işimi kolaylaştırdı. Tabii bu tür kazaları minimuma indirmenin diğer önemli bir yolu da her zaman çocuktan sinyal beklememek, süreyi kontrol edip ara sıra tuvaleti olup olmadığını sormak.

Eninde sonunda kitaplarda verilen temel önerilerden çok uzaklaşmadan deneme yanılma yoluyla da olsa kendi yöntemlerinizi, sözcüklerinizi ve duruşunuzu siz belirleyebilirsiniz. Tekrar beze dönüşün sakıncaları hakkında söylenenler ilk eğitimde beni ısrarcı olmaya itmişti, şimdi ise bir uzman değil ama anne olarak tavsiyem olmuyorsa kendinizi ve çocuğunuzu yıpratmadan beze geri dönün demek olur, belki bezin konforu konusunda değişiklikler yapabilirsiniz ama ilk denemede başarılı olamadıysanız bu hayatın sonu değil. Çocuğunuz hazır hissetmiyor olabilir, ona biraz daha zaman tanıyın. Bu konuda dünyadaki gelişmelere baktığımızda artık tuvalet eğitimi yaşının giderek yukarı çekilmekte olduğunu rahatlıkla görüyoruz. En önemlisi uzmanlar diyor ki “hiçbir eğitim verilmese de çocuk zaman içinde kendiliğinden bu alışkanlığı kazanacaktır”.

Tuvalet eğitimi denemelerimiz sırasında pek çok kez hayal kırıklıkları yaşadım, ama son deneme ve başarma sürecimiz sonrasında önemli bir ders çıkarabildim kendime. Biz ne kadar istesek de, özendirsek de bunun tek başına bir faydası yok. Bütün çocuklar bu süreci kendi iradeleri ile belirliyorlar ve onlar istemeden altın bir klozete de oturtsanız ille de bezime yaparım diyorlar. Doğru zamanı mı kolluyorsunuz? Çocuğunuza kulak verin yeter ama bu fırsat kapınızı çalınca da canla başla bir parçası olun, ilk bir iki hafta belki sizin için kabus tadında geçebilir, ama sonrasında kazanılan rahatlık buna fazlasıyla değiyor.
(07 Ağustos 2009 Cuma, bebek.com köşemden alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder