Dijital pazarın en saygın müşterileri gençler ve çocuklar olunca, bu sektör de durmaksızın onları cezp edecek yeni fikirler, arayışlar içerisinde karınca gibi çalışıyor. (22 Ağustos 2011 Pazartesi)
Son zamanların trendi şüphesiz 3D teknolojisi… 3D yeni ama aslında bir o kadar da eski bir teknoloji. Kökeni 1850’ye kadar uzanan bu buluş ile dünya seyircisi ilk olarak1920’lerde tanıştı, hatta 1950’li yıllarda Türkiye’den bile bir rüzgâr gibi geçip gitti. Sonrasında -maliyetli bir yöntem olmasının da etkisiyle- unutulmuş gibi görünse de kendi içinde gelişimini sürdürdü ve bir gün tüm dünyanın karşısına Avatar ile yeniden çıktı. Şahsi fikrim, Avatar 3D teknolojisinin bu kadar muhteşem kullanıldığı bir film değil de sıradan 2D teknolojisi ile yapılmış bir film olsaydı sinemalarda birkaç hafta gösterimden sonra sessiz sedasız unutulur giderdi. Ancak gişe hâsılatı o kadar inanılmaz rakamlara ulaştı ki sadece yapımcıların değil, elektroniğin devlerinin de aklını çeldi. İşte bu sayede 3D artık sadece sinemalarda değil, bilgisayar oyunlarında, konsollarda hatta son teknoloji televizyonlarda bile yerini aldı.
Bu teknoloji, yapımcıları kurtaran bir can simidi oldu denebilir çünkü şimdilerde en çok izlenen 10 filmden en az 6 tanesi üç boyutlu. Hatta son zamanlarda vizyona giren animasyon filmlerin neredeyse hepsinin üç boyutlu gösterimi mevcut, haliyle çocuklar da bunu tercih ediyorlar. Benim kızım gibi üç boyuttan korkan, hoşlanmayan çocuklar için ise neyse ki hala 2D gösterimler mevcut. Neyse ki diyorum çünkü başından beri üç boyutlu animasyon fikrinde beni huzursuz eden bir şeyler var. En önemli nedenlerden biri bu filmlerin çoğunun gereğinden fazla uzun olması... Dolayısıyla beni bile bir noktadan sonra rahatsız eden bu teknolojinin çocuklar üzerinde nasıl etkileri olduğunu merak etmiyor değildim. Merakım fazla uzun sürmedi ve beklenen açıklamalar yavaş yavaş basında yerini bulmaya başladı. Şu anda yapılan açıklamalar yumuşak bir geçiş niteliğinde çünkü gerçeklerin ardında çöpe atılması söz konusu bile olmayan milyonlarca dolarlık yatırımlar var. Ancak pek çok uzmanın uyarılarından sonra yakında 3D filmlere 7+ sınırlaması getirileceği kanısındayım. Pek çok Göz Hastalıkları Uzmanı 3D teknolojisinin -özellikle göz kaslarının gelişiminin tamamlanmadığı 7 yaş altı- çocukların üzerinde oldukça olumsuz etkileri olacağından endişeli.
3D teknolojisi aslında “stereopsis” algısını kullanan bir yöntem. Yani iki gözle algıladığımız görsel derinlik algısı. Bu teknolojiye adapte olmamızı sağlayan şey sadece basit bir gözlük değil, gözlerimiz ve beynimiz. 3D gözlük sayesinde beynimiz iki farklı imajı, derinliği olan tek bir imaj olarak yorumluyor hem de bunu çok çabuk bir şekilde yapıyor. Uzmanlara göre böyle bir algıya uzun süre maruz kalmak çift görme, baş ağrısı, mide bulantısı, basit oryantasyon bozuklukları gibi etkilere neden olabilir. Dahası nörolojik rahatsızlıkları olan kişilerde az da olsa epilepsi nöbeti riskini artırabilir. Özellikle göz tembelliği, şaşılık gibi problemleri olan, zayıf göz kaslarına sahip çocukların mutlaka bu teknolojiden uzak tutulması öneriliyor. Şu ana kadar yapılan çalışmalar ve uzman yorumları özetle şunu gösteriyor; beynin sürekli normal dışı sinyaller almasına ve gözün doğal olmayan bir şekilde hareket etmesine neden olan -henüz üzerinde yeterince çalışılmamış- bu teknolojiye uzun süre maruz kalmak çocukların hatta biz yetişkinlerin bile göz sağlığı üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir.
Önümüzde vizyona girmeyi bekleyen bir sürü 3D film varken bu önemli uyarıları göz ardı etmemekte fayda var.
(22 Ağustos 2011 bebek.com yazımdan alıntıdır)
Follow @Hande_CC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder