20 Ekim 2010 Çarşamba

Cinsiyette “ayrımcılık” değil “farklılık”

Bugünlerde kızımın dilinden düşmeyen bir konu bu, tabii kafamı kurcaladıkça ve araştırdıkça aslında bunun bir tek benim değil pek çok ebeveynin kafasını kurcalayan bir soru olduğunu fark ettim. Cinsiyet farklılığı konusu...

Kızım şu anda her şeyi cinsiyete göre ayrımlama gereği duyuyor, “Bu kız oyuncağı değil mi anne?” “Bunu erkekler sever değil mi anne?” Sanırım okulda öğrenmiş olsa gerek sürekli tekrar ettiği bir şey var, “Kızlar Winx sever, erkekler Ben10” . Benim ise huyum kurusun, serde biraz feministlik de var “bence kızlar da Ben10 sevebilir, erkekler winx seviyorlarsa izleyebilirler” gibi yorumlarda bulunuyorum, bir yandan da düşünüyorum acaba doğru olanı kızım yapıyor da ben mi yanlış yoldayım? Cinsiyet rolünün biçimlenmesinde gerçekten renk, kıyafet, oyuncak seçimi bu denli önemli mi? Bana çocukları birer kalıba sokmak son derece sığ bir dünya görüşüymüş gibi geliyor. Kızlara bebekler, prensesler ve pembeler, erkeklere koyu ciddi renkler ve vurucu kırıcı oyuncaklar, karakterler düşüyor. Sonra da toplumsal gelenek göreneklerimiz bunun dışına çıkan anne babaları, çocukları kınıyor. “Erkek çocuk bebekle oynamaz, ev işi yapmaz, kız çocuk kız gibi giyinir, o erkek oyunu, kız çocuklar oynamaz vs.” En çokta anne babalar olarak yapıyoruz bunu ve sanırım ağırlıkla erkek annelerinde bu korku var. Oğlum bebek istiyor almalı mıyım? Tokalarımı takmak istiyor izin vermeli miyim?

Çocuklar oyun oynayarak hayal güçlerini, algılarını, tecrübelerini geliştiriyorlar ve bilinçsiz olarak hayatın provasını yapıyorlar oyunlar esnasında. Bu yüzden oyun oynamaları çocuklar için çok faydalı sosyal bir aktivite, bundan şüphemiz yok. Biz yetişkinler bile oyun oynamayı seviyoruz. İnsan oyun oynarken rahatlıyor, bunu sosyalleşme aracı olarak görüyor, hem de zihinsel faaliyetlerimiz en çok oyunlar esnasında üst seviyelere geliyor. Peki, bu noktada kızların arabalarla, örümcek adamla oynamasının ya da oğlan çocuklarının oyuncak bebeğe mama yedirmesinin cinsiyet rolünün oluşumunda ne tür sakıncası olabilir?

Aslında uzmanlar çocuklara oyuncak alırken cinsiyet ayırımı yapılmamalı diyor, biz ebeveynlerse cinsiyetlerini biçimlendirmek adına onları sık sık bu ayırıma yönlendiriyoruz. Burada dikkat edilmesi gereken ince çizgi sanırım çocuklara baskı yapmamak, dünyanın en kötü şeyini yapıyormuş gibi bir tutum sergilememek olabilir. Özellikle 3-6 yaş çocukların cinsiyetlere, rollere bakış açılarını oluşturdukları dönemler. Sadece kendi cinsiyetlerinin değil karşı cinsinde penceresinden bakmak istemekte bence haklılar. Uzmanlar da bu yaş gurubundaki çocukların bu tür şeyleri denemesini normal karşılıyor, bu yüzden de bu meraklı dönemde bir kız çocuğu tıraş olma denemesinde, ya da oğlan ruj sürme teşebbüsünde gayet tabii bulunabilirmiş gibi geliyor bana. Elbette çocuklar bu konuda aşırı tutumlar sergiliyorsa, kız elbiseleri ya da erkek aksesuarları takmak, sürekli tıraş olmak ya da makyaj yapmak, anne çoraplarını, çamaşırlarını denemek gibi davranışlarında ısrarcılar ise tepkimizi kendi doğrularımızla sert bir şekilde koymadan önce belki de uzmana başvurmak kaçınılmaz.

Bu yaşlarda eğer çocuktaki amaç o rolde olmanın nasıl bir şey olduğunu hayal etmek ve anlamak ise buna engel olmamak, izin vermek gerek diye düşünüyorum ama bunun kız ya da erkek için uygun davranışlar olmadığını belirtmek ve örneklerle bu farklılıkları bir tümevarıma götürmek faydalı olabilir.

Çocukların bu tür davranışlarında belki biraz daha hassasiyet gösterebilir ama oyuncak seçiminde seçilen en erkeksi ya da kızsı oyuncakların bile şayet ortada bir davranış bozukluğu var ise bunu ortadan kaldırmayacağı görüşündeyim. Bu nedenle biz anne babalar çocuklara bu farkı göstermede yol gösterici olmalıyız, ama asla bu farklılığı ayrımcılık ile karıştırmamalıyız ve çocuğa bunu dayatmamalıyız.

Pek tabii kızlar erkeklerin, erkekler de kızların yaptığı pek çok şeyi onlar kadar iyi yapabilir. Dünyada bu kadar bilinen erkek aşçı varken, yemek yapmanın kadın işi olduğuna kim inanabilir mesela, ya da hala bu çağda kadınlar şantiyeler de çalışamaz diyenler 1940’lı yıllarda Anıtkabir’in inşaatında emeği geçen Türkiye’nin ilk kadın mühendisini tanımıyor olabilirler. Ev işlerinde ya da yemekte annesine yardım etmek isteyen bir oğlan çocuğu en az kız çocuğu kadar takdir görmeli diye düşünüyorum. Bir şeyi tamir eden, futbol seyreden ya da tıraş olan babaya da yardım ve eşlik etmek isteyen kız çocuğu ona göre olmadığı gerekçesiyle itilmemeli. Sonuçta çoğu baskılar ve kurallar çocukları yanlış davranışa daha da çekiyor, biz onlara ne kadar normal yaklaşırsak o kadar normal davranışlar sergileyeceklerdir inancındayım.

O nedenle cinsiyet “farklılığına” EVET “ayrımcılığa” HAYIR diyorum.
(15 Şubat 2010 Pazartesi, bebek.com köşemden alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder