20 Ekim 2010 Çarşamba

Çocuğum hiperaktif mi?

Bu soru galiba çağımızın çocuklarına bakınca aklımıza en fazla takılan sorulardan biri.
Çocuklar sürekli bir kıpırtı ve enerji halinde, bazen aşırı sinirli halleri ve öfke nöbetleri ile bizi hayrete düşürüyorlar. Sabırsızlar ve çabuk sıkılıyorlar. Bütün bunlar çocukların hiperaktif olması için yeterli işaretler mi? Toplumumuzda teşhis koyma konusunda uzmanlığı olan ne çok birey var değil mi? Bu yüzden “Çocuğunuz çok hareketli, yoksa hiperaktif mi?” sorusunu sıklıkla duyuyor olabilirsiniz.

Ben kızımın hiperaktivite ihtimalini okula başladıktan sonra düşünmeye başladım. İlk haftalar öğretmenlerinden sıklıkla duyduğum şey grup aktivitelerine katılamadığı, çabuk sıkıldığı, sabırsız ve hareketli olduğu yönündeydi. Sonuçta böyle bir ihtimal olduğunu düşünüyorsak, bir uzmana danışmak, arkadaşımıza ya da komşumuza kulak vermekten daha doğru bir yaklaşım olur şüphesiz.

Hiperaktivitenin gerçek anlamda ne olduğunu öğrenmek sanırım ilk yapmamız gereken şey. Öncelikle hareketli olan her çocuğun hiperaktif olma ihtimali olmadığını öğrendim, dahası aslında 12 yaş altında her 20 çocuktan birinde görülebilen hatta ağırlıklı olarak erkek çocuklarda gözlenen bir davranış sorunu olduğunu da böylelikle öğrenmiş oldum.

Hiperkativitenin anlaşılabilmesi için belirgin bir test yok açıkçası ve genellikle çocuğunuz okula başlamadan evde pekte kolay anlayabileceğiniz bir durum değil gözlemlediğim kadarıyla. Tedaviden çok, kontrol altına alınarak aşılabilmesi mümkün bir sorun diyelim, çünkü nörolojik bir durum ve ayrıca ailede, anne ya da babada var ise çocukta da görülmesi genetik rolü bakımından oldukça muhtemel. Hiperkativiteyi nispeten belli edebilecek işaretleri anlamak için çocuğunuzda en belirgin olarak şunları gözlemlemeniz gerekiyor:

* Çocuğunuzun yemek ve uyku bozuklukları gibi sorunları var mı?
* Çocuğunuz çoğunlukla huzursuzluk ve hareketlilik halinde mi?
* Çocuğunuz oturarak yapması gereken işler söz konusu olunca size zorlu saatler mi geçirtiyor? (örneğin yemek yemek, ya da bir puzzle ile meşgul olmak, resim çizmek gibi)
* Çocuğunuz yaşına göre biraz fazla ve aşırı mı konuşuyor?
* Çocuğunuz grup aktivitelerine katılmakta ve oyun kurmakta zorluk çekiyor mu?
* Onun taşkın hareketlerini, koşuşturmaca halini ve öfke nöbetlerini kontrol etmekte güçlük çekiyor musunuz?
* Çocuğunuz sırasını beklemekte ve sabretmekte zorlanıyor mu?
* Sıklıkla çevresindeki konuşmaları bölüyor ya da sizi dinlemiyor mu?

Sizin kaç tane var bilmiyorum ama yukarıdaki sorulara benim rahat bir 4 adet EVET yanıtım mevcut, hatta 4,5 diyelim. Bizi psikolog ziyaretine götüren 4,5 güzel EVET…

Bize kesin bir teşhis konmamakla birlikte, ibrenin hiperaktivite ve dikkat bozukluğu yönüne doğru hafif bir seyir halinde olduğu yönündeydi. Bu yazıyı yazmamdaki en büyük sebep, sizin de EVET’leriniz ağrlıklı ise uzmana gitmenin önemini bir kez daha vurgulamak. Çünkü bunlar her zaman çocuktan kaynaklı sorunlar olmayabiliyor. Okula başladığında, onu bugüne kadar yetiştirirken belki de fark etmeden yaptığınız bazı hatalar hiperaktivite ya da dikkat bozukluğu gibi şekillerde alarmlar verebiliyor, bizim örneğimizde biraz böyle bir durum söz konusu idi. Oturarak bir şeyler ile uğraşma ya da yemek yeme konusunda bizim kurallarımız çok net olamadı mesela. Siz kararlı olsanız bile eminim akşam işten gelip, kapıyı açtığınızda, çocuğunuzun peşinde kaşıkla dolaşan bir anneanne, babaanne ya da bakıcı karesine, benim gibi, birçoğunuz rastlamışsınızdır. Burada çocuğu oturarak yemediği için suçlayamayız, çünkü ne de olsa çocuk, “yemek yemek için oturmana gerek yok ben arkanda kaşıkla da gezebilirim” mesajını veren bir yetişkin ile karşı karşıya. Hangi çocuk istemez hem yemek yiyip aynı zamanda da oynamayı ya da dolaşa dolaşa televizyon seyretmeyi? Kızımın okulda oturarak yemek yemeyi öğrenmesi epey zaman aldı ama en azından 3-4 ayın sonunda bunu başarabildi, ama hala evde zaman zaman oturarak yemeyi reddediyor, çünkü bu konudaki otorite boşluğunun farkında. Oturamama durumu zaten zincirleme pek çok şeyi etkiliyor. Çünkü çocuk oturamazsa, arkadaşları ile beraber yemek yemek gibi sosyal bir olaya ya da aktivitelere katılamıyor, ayakta kalarak becerilerini geliştiremiyor, bu da kendini başarısız hissetmesine ve bir süre sonra iyice uzaklaşmasına ve bu başarısızlığın faturasını da hırçın davranışlar ve öfke nöbetleri ile dışa vurmasına kadar varabiliyor. Tabii bu tür problemler söz konusu olduğunda uzmanlar kadar öğretmenler ile de işbirliği önemli, çocukların sorununu öğretmenler ne kadar bilirse başarmaları için o kadar gayret edeceklerdir.

Aslında toplumumuzda yine yaygın olarak doğru bilinen bir yanlışta hiperaktivitenin sadece ilaçla tedavi edilebildiği yönünde. İşin gerçeği, hiperaktivitenin belli bir tedavisi olmamakla birlikte, davranış sorunlarının kontrol altına alınabilmesi için uygulanabilecek çeşitli yöntemlerin olduğu yönünde. İlaç her zaman ilk seçenek değil tabii ki, ama çocuktaki sorunlara bakılarak bu kararı yine uzmanlar en doğru şekilde vereceklerdir. Bunun dışında bazı davranış ya da oyun terapileri, hatta uygun beslenme diyetleri bile faydalı olabiliyor. Çocuğumuzda hiperaktiviteden şüpheleniyorsak, bunu tetikleyen gıdalardan onları uzak tutmamız ebeveyn olarak alabileceğimiz en basit önlemlerden biri. Hangi yiyecekler hiperaktiviteyi tetikleyebilir diye düşündüğümüzde ise tahmin etmek sanırım hiç zor değil; şekerli, kalorili, boyalı ve katkılı besinlere dikkat etmemizi öneriyor yine uzmanlar.

(18 Aralık 2009 Cuma, bebek.com köşemden alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder