20 Ekim 2010 Çarşamba

Çocuklar görür, çocuklar yapar

Bazen ona bakarken bir aynaya bakar gibi oluyor musunuz? Ya da kendinizi kaydettiğiniz bir kasedi seyreder gibi. Ben öyle çok kapılıyorum ki bu duyguya. Bazen saatlerce oturup seyrediyorum kızımı. Bazen beni mutlu eden bazen de kendimi eleştirmeme yol açan öyle çok şey görüyorum ki karşımda.

Her çocuğun kendine özgü farklılıkları var ve zaman içinde bu farklılıklar davranışlarımıza daha net çizgiler çizerek karakterimizi oluşturuyor.Her ne kadar genlerimiz aracılığı ile bize pek çok iyi ve kötü özellik en başından kodlanmış olsa da geri kalan büyük bir bölüm zamanla aile, çevre, okul gibi ortamlarda oluşuyor, baskılanıyor, törpüleniyor yada pekişiyor ve karakterimizin büyük ölçüde tamamlanması 6-7 yaşı buluyor. Bu yüzden çocuklara sağlıklı bir aile ortamı sunabilmek onları en iyi şekilde yetiştirebilmek ve iyi birer örnek olmak bu denli önem taşıyor.

Ben bu konuda bazı uluslar arası çocuk örgütlerinin çalışmalarını hayranlıkla izliyorum ve şüphesiz son yıllarda izlediğim en başarılı çalışma NAPCAN (The National Association for Prevention of Child Abuse and Neglect)tarafından hazırlanan ve Uluslar arası reklam şirketi DDB tarafından 2006 yılında çekilen bu film,yani “Children SEE, Children DO” (Çocuklar görür, Çocuklar Yapar) Ebeveynleri ve yetişkinleri oniki den vuran inanılmaz başarılı bir reklam filmi. DDB ve NAPCAN ortaklığında öncesinde de çekilen seri filmlerin en sonuncusu. Bu filmin ilk olarak gösterimi Uluslar arası Çocuk Koruma Haftası nda gerçekleşti . Film büyük ilgi , beğeni kazandı ve dünyada pek çok ödüle layık görüldü. Hala izlemediyseniz bu filmi izlemenizi özellikle öneririm, herhangi bir arama motoruna “Children See, Children Do” yazmanız yeterli.

Ben bu konuda ailelere düşen görevi yine de vurgulamak istiyorum. Etrafımızda görmek istemediğiniz şeyleri, şiddeti, vahşeti, çevre kirliliğini, en önemlisi beyin kirliliğini çocuklarımızdan uzak tutalım. Bu zamanda belki zor ve büyük özveri gerektiriyor ama gerektiğinde televizyonunuzu kapatmaktan korkmayalım. Haber bültenlerinde şuursuzca gösterilen vahşetten ve acıdan, pornografiden, cinayetlerden, kavgalardan mümkün olduğunca onları soyutlayalım. Özellikle de söz konusu 7 yaş öncesi dönemde.

Dünyadaki pek çok ülkede çocuk dostu sivil toplum örgütlerinin çok güzel çalışmaları var, bunlardan en çok dikkatimi çeken işte bu filmin projesinin de sahibi “Çocuk Dostu Avusturalya” topluluğu. Çok güzel fikirleri ve hayata kolayca geçirilebilecek projeleri var. Gittikçe yanlızlaşan büyük şehir insanının yol açtığı asosyallik ve paylaşımdan yoksunluk tehlikesine dikkat çeken bu organizasyonun çok güzel projeleri var; “Çocuk Dostu Sokak”, Çocuk Dostu Okul”, “Çocuk Dostu Park” gibi…

Mesela komşularınızı ne kadar tanıyorsunuz? Çocuklarınızı bu sosyal olguya dahil edin diyor “Çocuk Dostu Sokak” projesi. Sokağınıza yeni taşınanlar ile tanışın, çocuklarınızı tanıştırın, aktiviteler yapabilecekleri alanları araştırın, dahası yaratıcı olun ve kimse yapmıyorsa bu alanı siz yaratın. Komşularınızın çocuklarını tanıyın, doğumgünlerini takip edin, onlara doğumgünlerinde çocuğunuz ile beraber kartlar hazırlayın, sokakta gördüğünüz çocuklara gülümseyin, onları iyi bir şey yaptıklarında onurlandırın, yılda bir kez bile olsa çocuklarla “Sokağımızı Temiz Tutma Günü” düzenleyin, geri dönüşümü anlatın, beraber sokağı temizleyin, onlara ödül olarak şeker dağıtın, çocukları gözlemleyin, sokağınıza arabaların yavaş sürmesini sağlayacak işaretler konulmasını sağlayın, yeşil ve park alanlarına sahip çıkın, komşularınıza karşı nazik ve cömert olun, çocuklarınıza zaman ayırın, onlara paylaşımı öğretin, dahası görebilmeleri için önce siz gösterin, ve onlara kavga etmeyi değil sevmeyi öğretin.

Bunlar zor şeyler değil şüphesiz, değişim çekirdek ailelerden başlar ve bu tür olumlu değişimler çığ gibi hızla büyür ve çoğalır. Bir birey değişirse tüm dünya değişir diye düşünenlerdenim.

Yaşadığımız dünyayı beğenmiyorsak değişime çocuklarımızla başlamalıyız…
(31 Temmuz 2009, bebek.com köşemden alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder