Bu hafta Pedagog Sevil Yavuz’un bir yazısına denk geldim. Yazısında ‘7 Güne 7 Masal’ isimli bir kitaptan bahsediyordu. Bu kitabı çocuklarımıza almamamızı ve okutmamamızı öğütlüyordu. Yazının devamını okudukça hayretler içinde kaldım.
Bir çocuk kitabında, bir masalda, intihardan bahsediliyor ve masalın sonunda hikâyedeki cimri adam kendini asarak öldürüyordu. Okuduklarıma gerçekten inanamadım. Bu tür kitapların hiçbir uzman tarafından incelenmeden basılması ve çocukların raflarında yer alması büyük talihsizlik. Uzmanlar, anne babalara çocuklara aldıkları kitapları, masalları önce kendilerinin okumasını öğütlüyor.
Benim de ilk acemiliklerimde böyle birkaç kitap almışlığım olmuştu. Kızıma ölüm kavramını “uzaklara gitmek” olarak anlatırken bir masal kitabında belki bir yetişkin kitabında geçmeyecek sıklıkta “ölüm, öldürmek,” kelimeleri geçiyordu, okurken onların her birini değiştiriyor ve dikkat ediyordum. Ama daha sonraları kitap alırken daha dikkatli olmaya, kitapları inceleyip, okumaya başladım. Anlatım tarzından, hikâyelerinden hoşlanmayıp yerine bıraktığım pek çok kitap oldu.
Sadece kitaplar da değil, çizgi filmlerin de bundan geri kalır yanı yok. Belki hatırlarsınız bir çizgi filmde, çizgi film karakteri Arthur oruç tutamadığı için yüz karası ilan ediliyordu. Şimdiki çocukların çok sevdiği Caillou’nun da çocuklara doğru bir örnek olduğunu düşünmeyenlerdenim, yemek yemeyen, korkuları olan, kardeşini kıskanan bir çocuk Caillou. Hikâyelerin sonunda ona doğrular öğretilmeye çalışılsa da bizim çocuklarımız çoktan yanlış tutumları öğrenmiş oluyor. Çizgi filmde ciddi tercüme hataları olduğunu düşünüyorum ki çoğu zaman Caillou’nun sorularına ebeveynlerinin verdiği yanıtlar saçma ve havada kalan türde olabiliyor.
Bir başka tecrübemiz ise Bratz ile oldu, yakın zamanda. Bratz çizgi filmi ikinci gün çöp kutusunda yerini aldı. Tabii bu kızımla aramda büyük tartışmalara neden oldu. Çizgi film boyunca “aptal, sersem” kelimelerinden bol başka bir kelime geçmediği için kızım ikinci gün bana “buraya gel seni sersem kafa” demeye başladı ve işte filmi çöp kutusuna gönderen en önemli nedenimiz de buydu. Diyelim ki orijinalinde bu şekilde konuşuluyor, peki bunu tercüme eden ya da seslendiren kişilerde mi buna dikkat edemiyor?
Çizgi filmler ve masallar çocuklara sevgiyi, paylaşımı, problem çözmeyi, yeni kavramları öğretmeli öncelikle. Kitaplar konusunda Yapı Kredi ve Tübitak yayınlarının masal ve hikâye kitaplarını tavsiye edebilirim naçizane. Çizgi film konusunda ise, Kâşif Dora, Tamirci Manny, Baby TV’deki Wooly ve tabii ki Küçük Einstein’lar bana göre bu türün en başarılı örnekleri. Bu çizgi filmlerin hiç birinde kötü davranış tutumları göremiyorsunuz, onları göstermeden güzel davranışları öğretmesini bir şekilde başarıyorlar. Küçük Einstein’lar çocukların ufkunu genişletiyor, klasik müziği, ressamları, heykelleri, bestecileri tanıyorlar. Ben bile büyük hayranlıkla izliyorum.
Neticede biz yetişkinlerin bile izleyeceği yayınlar belli bir otoritenin kontrolünden geçerken, yeri geldiğinde sansürlenirken çocuklara okutulan kitapların, izletilen filmlerin uzmanların denetlemesinden geçmemesi gerçekten üzücü. Umarım bu konuda en kısa sürede bir düzenleme yapılır ve çocuklarımız bu tür dikkatsizlikler yüzünden yanlış şeyler öğrenmek, kendilerine ağır gelen konuları düşünmek zorunda kalmazlar.
(14 Ocak 2011 Cuma, bebek.com köşemden alıntıdır)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder