1 Mart 2011 Salı

“Kübra” Bize Neler Öğretir?

Geçtiğimiz hafta 2,5 aylık Kübra bebeğin açlıktan ölüm haberine rastladığımdan beri hep tatsız tuzsuzum. Bütün hafta kızımın yemeklerini elinin tersiyle itişine üzüldüm, çöpe dökülen yemeklerden utandım, markette bebek mamalarına bakarken bile içim acıdı. Hala da acıyor çünkü açlıktan ölen ne ilk, ne de son bebek Kübra. Ne acı değil mi?

Açlıktan ölmenin ne demek olduğunu, ben de dâhil, bu yazıyı okuyan hiç kimse bilmiyor ama artık 2,5 aylık Kübra biliyor.

Ülkemizde pek çok bebek ölümünün adı direkt olarak “beslenme yetersizliği” şeklinde konmasa da, derinlemesine baktığımızda en asıl sebep olarak karşımıza çıkıyor.

Çünkü yeterli beslenmek demek, vücudun büyümesi, dokuların yenilenmesi ve çalışması için gereken besin demek. Vücut yeterli miktarda bu besin öğelerinden almıyorsa yetersiz besleniyor demektir. Kübra’nın annesi diyordu ya, “Sadece çay ile sütüm nasıl olsun?” Bu yüzden, annenin yetersiz beslenmesi bile zaten en başından Kübra’nın ölüm nedenini beraberinde getirdi. Ne yazık ki sağlık için en belirleyici risk faktörü yoksulluk. Ülkemizde 0-5 yaş arası çocuklarda büyüme, gelişme geriliği, raşitizm ve demir eksikliği anemisi gibi hastalıklar hep beslenme yetersizlikleri yüzünden yaygın.

Yeterli beslenme dediğimiz şeyi isterseniz 1-5 yaş arası çocuk beslenmesinin nasıl olması gerektiği bilgisi ile biraz daha netleştirelim.

• Günde yarım litre süt (bir bardak süt ve 30 gram peynir gibi bir ölçü olabilir)
• Her gün et ve baklagillerden en az biri
• Günde bir yumurta (Alerjik bir engel yok ise)
• Günde en az bir öğün sebze
• Her gün en az bir ara öğün meyve ya da gerçek meyve suyu
• Günde bir kez nişastalı besinler ve iki, üç dilim ekmek

Şimdi yukarıdaki listeye bakarak Türkiye’de gerçek anlamda kaç çocuğun, hatta yetişkinin dengeli beslendiği söylenebilir? Çocuğunuzun bunları yememesi ayrı bir konu, çocuğunuza bunları sağlayamamak ise ayrı bir konudur elbette.

Bunlara oturduğumuz yerde üzülmek hiçbir şeyi çözmüyor. Yoksul ailelere Belediyelerin, Kaymakamlıkların, Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakıflarının destek olduğunu duyuyoruz ama yeterli olmadığı da ortada. Bu yüzden de bireysel yardımlarımızı, durumunu bildiğimiz ailelerden, esirgememeliyiz.

Bildiğiniz kimse yok mu? Çok uzaklara gitmeyin, büyük şehirde yaşıyorsanız, yakınınızdaki bir Çocuk Hastanesine gidin mesela. Orada kırsal kesimlerden çocuklarının tedavisi için gelen aileler göreceksiniz. Pek çoğu sadece hastalıkla değil, yoksulluk ile de baş etmek zorunda. O çocukların ve ailelerinin her türlü desteğe ihtiyaçları var. Özellikle de çocukların giysiye, pijamaya, çamaşıra, dahası hasta yataklarında onları mutlu edecek oyuncaklara ihtiyaçları var. O aileleri üzmeden, gururlarını incitmeden, isterseniz hemşirelerden de yardım alarak yapabilirsiniz bu iyilikleri.

Dilerim hiçbirimiz bu üzüntüleri yaşamayalım ama bir yerlerde bu çaresizlikler ile yaşayan aileler olduğunu da unutmayalım. Ben de bu yazı aracılığı ile o hastanelerde yatan tüm çocuklara sağlık diliyorum. Umarım en kısa sürede iyileşerek evlerine ve arkadaşlarına kavuşurlar.

(04 Şubat 2011 Cuma, bebek.com köşemden alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder