24 Ekim 2011 Pazartesi

Devlet okulu mu, özel okul mu?

Okulların açılmasıyla yaz rehavetinden kurtulup kendimizi tekrar fani dünyanın işlerine verdik. Bu maraton bir kere başladı mı sonu uzunca bir süre gelmeyecek gibi. Geleceğe dönük planlar yapmaya çalışırken anne baba olarak biz de pek çok ailenin takıldığı konuda takıldık. Devlet okulu mu, özel okul mu? (23 Eylül 2011 Cuma)
Şunu söylemeliyim ki, evlenme teklifi ve çocuk sahibi olma kararı da dâhil, hayatımda hiçbir şeyi bu kadar uzun süre düşünmemiştim. Kararı tamamen bana bırakan eşimin de bu “uzun düşünme” sürecine katkısı büyük oldu.

Bazı Özel okulların ücretleri söz konusu olunca Hababam sınıfının Mahmut Hocasını “Ben tüccar değilim eğitimciyim!” sözleriyle hatırlamamak mümkün mü? Daha ana sınıfından, çocuğunuzu son model, sıfır bir araba fiyatına kabul eden okullar ve bunu vermek için sıraya giren veliler var. Saygı duyuyorum ama o kadar da uzun boylu değil! diyorsanız bir de daha kısa boylularına bakalım. Onlar da 12-17bin TL arasında değişen fiyatlara sahip ki formaları, kitapları, servisi, yemeği, aksesuarları ve çocuğunuzun okul dışında kalan sosyal hayatı buna dâhil değil.

Bu süreçte bir sürü anne-baba dinledim, pek çok forumda yer alan yorumları okudum. Anne babaların özel okulları tercih etmesinde en önemli neden sınıflardaki öğrenci sayısı sonrasında yabancı dil, çevre ve çok yönlü çocuk yetiştirme faktörü geliyor

Yabancı dil konusu bana göre matematik gibi, biraz zekâ yatkınlığı ve istek işi. Özel okuldan mezun olan herkesin bülbül gibi öğrendiği dili konuşamadığını söylemeliyim. Belli bir yaşa gelince çocuklarımızı yurt dışında dil okullarına, yaz programlarına yollamak özel okulların bir senelik masrafının neredeyse yarısı. Kaldı ki bu kadar ciddi rakamların gözden çıkarıldığı bir eğitimde özel okulun yabancı dili öğretememesi daha büyük hüsran olabilir.

Çevre konusuna gelince, bu benim özel okula bakış açımdaki en olumsuz etken. Çevremde özel okula giden çocukların taleplerini, istedikleri markaları duyunca dehşete kapılıyorum. Zaman nerede, nasıl değişti bilmiyorum ama bazı ailelerin lüks konusunda çocuklara verme sınırlarının genişliği ve gerçek dünyadan uzaklığı gözümü korkutuyor.

Özel okulların çok yönlü çocuk yetiştirdiklerine de kesinlikle katılıyorum ama yılda değil 15bin, 5bin TL’yi bile gözden çıkarabilen aileler gayet tabii dans, piyano dersleri alan, spora giden, ata binen hatta yabancı dil öğrenen çok yönlü çocuklar yetiştirebiliyorlar.

Geriye tek bir gerçek kalıyor, devlet okullarındaki öğrenci sayısı… Büyükşehirlerde yaşayan aileler için kâbus olabilecek kadar önemli bir gerçek bu. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre başkent Ankara Türkiye’nin 2. büyük öğrenci nüfusuna sahip, 1302 devlet okulunun 370’inde ikili eğitim sistemi olduğu halde sınıflar kalabalık, öğretmen sayıları az. En dikkat çekici olanı, Ankara’da hala 8 ilçede anasınıfı yok. Devlet okullarında bir sınıfa düşen ortalama öğrenci sayısı 37 iken özel okullarda bu sayı 19 ki bazı ilçelerde devlet okulundaki sınıflarda öğrenci sayıları 60’ın üzerinde. İşte bu çarpıcı gerçek eğitimin özelleştirilmesine, ailelerin bütün imkânlarını zorlayıp çocuklarını özel okula göndermelerine neden oluyor.

Peki, tüm imkânlar zorlanınca evdeki hayat çocukları ne kadar mutlu edebiliyor? Sürekli “Varımızı yoğumuzu eğitimine harcıyoruz, yeni masraflar çıkarma” diye çocuklara taşıyabileceklerinden fazla sorumluluklar yükleniyor. Evinizden ve sosyal hayatınızdan pek çok şeyi kısarak, çocuğunuzun sadece okulunda mutlu olması sizin için yeterliyse neden olmasın. Ama çocukların okul dışında da sosyal hayata karışma gereksinimleri bitmiyor. Arkadaşlarının yaptıklarını yapamamak çocukların ailelerine daha agresif yaklaşmalarına neden olabiliyor.

Eğer maaşlarınız ile ayakta duran bir aileyseniz ve özel okul için şartlarınızı epey zorlamanız gerekiyorsa sadece okul ücretini nasıl ödeyeceğinizi değil geniş çerçevede masraflarınızı değerlendirmeniz gerekir. Bugün şartlarım el veriyor ama yarının garantisi yok diyorsanız, sıkıştığınız noktada çocuğunuzu özel okuldan alma ihtimali söz konusu ise işte bu noktada bunun çocuğunuz üzerinde nasıl etkileri olacağını iyi düşünmelisiniz. Çocuğunuzun eğitimine karar verirken iki üç sene için değil, yolun sonuna kadar planı yapabiliyor, bazı şeyleri göze alabiliyor olmalısınız.

Eğer çevrenizde öğrenci sayısı makul, eğitimi iyi bir devlet okulu var ise neden olmasın? Ancak içinize sinmeyen şeyler varsa ve ne yapar eder sonuna kadar özel okula gönderirim diyorsanız elbette bu sizin için alınabilecek en doğru karar olur.

Tüm bu araştırmalar sonucunda ben en azından önümüzdeki birkaç yıl için tercihimi devlet okulundan yana kullanma kararı aldım. Kararımızdan ne kadar hoşnut olacağız ve fikrimizi değiştirecek miyiz işte bunu zaman gösterecek.

Her iki tercihte de hepimiz aynı şeyi arzu ediyoruz, o da çocuklarımıza imkânlarımızın el verdiği ölçüde en iyi eğitimi sağlamak. Göz ardı edilemeyen bir gerçek daha var o da iyi bir aile eğitimi ki bunu çocuklarımıza verebilecek hiçbir okul yok. Ailesi tarafından sevgi, takdir gören, mutlu yetişen bir çocuk bu mutluluğu gittiği her yere götürüyor, ama bunlardan yoksun çocuklar en büyük varlıkların içinde bile eksik kalıyorlar.
(23 Eylül 2011 bebek.com yazımdan alıntıdır)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder