Geçtiğimiz Ekim ayında Filipinler'de bir hastanede Danica May Camacho isimli bir bebek dünyaya geldi ve bu bebekle birlikte dünya nüfusu 7 milyara ulaştı. Birleşmiş Milletler temsilcileri bu bebeği dünyanın “7 milyarıncı bebeği” olarak açıkladı. (26 Aralık 2011 Pazartesi)
Sadece Danica değil, dünyanın çeşitli yerlerinde 31 Ekim gecesi ilk doğan bebekler 7 milyarıncı insan olarak adlarını tarihe yazdırdı, doğumları sevinçle kutlandı. Kimisi ev, kimisi altın, kimisi de hayat boyu eğitim bursu sahibi oldu.
Peki, insanoğlu 7 milyar nüfusa ulaştı da ne oldu derseniz; dünya nüfusunun 7 milyara ulaştığını öğrenmemiz dışında bir şey değişmedi ve dünyada ishal, sıtma, zatürree gibi yetersiz beslenmeden kaynaklanan hastalıklar yüzünden açlıktan ölen milyonlarca çocuk ne Danica, ne de kucağımızdaki bebeklerimiz kadar şanslı olamadı.
Dünya nüfusu giderek kalabalıklaşıyor, her gece 925 milyon insan aç yatıyor ve dünya kaynakları hızla tükeniyor. Çünkü dünya nüfusunun %20’si kaynakların %80’ini tüketiyor. Dünyada gıda fiyatları tarihinin en yüksek dönemini yaşıyor ve kuraklık, kıtlık, savaşlar toplumları her geçen gün biraz daha yoksulluğa sürüklüyor. Fakir kesimin açlığı ve yoksulluğu artarken zengin kesimin tüketimi son 30 yılda %80’lere varan bir artış göstermiş -ki durum gerçekten düşündürücü-. Dünyada zenginliğin ve refahın adil bir şekilde dağılamıyor olması bu sorunları daha da artırıyor.
Daha da ironik tarafı şu ki dünyanın bir kısmı açlık bir kısmı da obezite ile mücadele ediyor. Tüm bunlar olurken dünyanın 7 milyarıncı insanını hala kutlayabiliyoruz.
Hazır gıdayı daha çok seven, üretmeyi bilmeyen, bol tüketen, sabırsız nesiller olarak hem de son 60 yılda nüfusu 3’e katlayarak ilerliyoruz. Çocuklarımıza tasarrufu, doğa kaynaklarını verimli kullanmayı, çevre sorunlarının tehlikeli sonuçlarını öğretemeyecek, onları bilinçlendirmeyecek kadar meşgulüz üstelik.
Bu yazıyı yazıyorum çünkü dünyanın 7 milyarıncı bebeğine benim de bir mesajım var:
Hoş geldin 7 milyarıncı bebek,
Geldiğin dünya pek hayal ettiğin bir yer olmayabilir, biz geldiğimizde de çok iyi durumda değildi ama biz çocukluğumuzda ekili tarlalar, meyve ağaçları gördük, UHT işlemlerine ve homojenizasyona uğramamış sütlerden içebildik en azından. Ekolojik dengeyi de bir güzel bozduk. Dedelerimizden kalan o ağzına kadar dolu kilerleri boşalttık ama merak etme balık genli domates, tavuk genli patates, mısır bırakıyoruz sana, sen onlara kısaca GDO de. Organik gıdalar da var aslında ama seni dünyaya binlerce dolar borçla getirdiğimiz için muhtemelen onlardan faydalanman biraz zor olacak. Çarpık çurpuk kentleştik, yeşil alanların üstüne kat kat binalar diktik ama aralara birkaç oyun parkı, yüzme havuzu kondurduk; tabii yine parası olan çocuklar faydalanabilsin diye. Mesela bu yüzyıl oldu hala cam ile plastik, kâğıt ile metal çöplerimizi ayrıştırmayı beceremedik ama merak etme bu çöplüklerde çalışan, atık toplayıp satan yüzlerce çocuğa ekmek kapısı olduk. Su konusuna gelince, bu kadar nüfus, sanayileşme, kentleşme, tarım ilaçları karşısında onu koruyabilmemizi beklemiyordun sanırım, biz kirletmek için elimizden geleni yaptık ama iyi tarafından bak, sen bunları arıtmak için kendini bol bol bilime vereceksin -tabii eğitimde fırsat eşitliğini yakalayabilirsen-. Bir elimiz bilgisayarda, öbürü telefonda, gözümüz de televizyonda yaşamaya alışınca baktık bu enerji bize dar gelecek, mecburen olur olmaz yerlere nükleer, termik, hidroelektrik santraller kurduk ama birkaç çocuk toplayıp ara sıra yeşil çevre için el ele mesajları vermeyi de ihmal etmedik. Özetle keyfimize baktık, işimizi gördük sonrasını da pek umursamadık. Sağlığın ile oynadık, geleceğine ihanet ettik. Biliyorum böyle bir dünyada yaşamak senin için zor olacak ama hoş geldin demeden önce yine de bunu söylemem gerek…
Özür dilerim 7 milyarıncı insan!
(26 Aralık 2011 bebek.com yazımdan alıntıdır)
Follow @Hande_CC
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder